26 Nisan 2014 Cumartesi

HAFTA SONU OJESİ

            Büyüklerimiz ne söylemişse doğru söylemiş.mesela"Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al"yada "Ağaca çıkan keçinin keçinin dala çıkan oğalağı olur" diye.Kendimi Türkçe dersinde gibi hissettiysem de aşağıdaki resimlere bakınca neyi ifade etmeye çalıştığımı çok iyi anlayacaksınız.


             Ben bu hafta sonu tırnaklarımda Oriflame nin Burgundy renkli ojesini ve Flormar ın glitter serisinden 01 i kullandım.kızımın heyecanı sayesinde tırnaklarımın  kenarındaki ojeleri düzeltme fırsatım olmadı, kusura bakmayın.
            Kızım biricik aşkı olan oje deyince  tek geçerim dediği Flormar ı tercih etti.seçtiği renkler matte serisinden M16, kendi deyimiyle cırtlak bir turuncu ve yine matte serisinden mint yeşili de denen M04.Baş parmağın daki şekli ise konad diskleri ile yaptık.

            Herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum.

23 Nisan 2014 Çarşamba

BU GÜN 23 NİSAN

               Hayatın tüm zorluklarına rağmen içimdeki çocuğu yaşatabildiğim ve çocuklarımla beraber 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayarak bu çoşkuyu yaşayabildiğim için çok mutluyum.Büyüklerin Ulusal Egemenlik, küçüklerinse Çocuk Bayramı kutlu olsun.

16 Nisan 2014 Çarşamba

KAMERA ARKASI

                     Sevgili Nabrut beni mimlemiş.Konu yazıların kamera arkası.Anlatayım arkadaşlar: Ben genellikle akşam saatlerinde büyük dersinin başına oturmuş, küçük bilgisayarında kendini kaybetmiş ve babada tablette oyuna dalmışken yayın hazırlayabiliyorum.Ne yazacağıma genellikle işte öğlen molası vermişken karar veriyorum çünkü o yemek yedikten sonra bazen 15 dk kadar zamanım kalıyor eğer yine zamanı yetiştirebilmişsem  araştırmayıda o zamanlarda yapıyorum bu süreç zamanın kısıtlılığndan bir kaç günü buluyor fotoları ben çekeceksem yine akşam saatlerinde çekebiliyorum.
                     Herkes akşam olupta yukarıda bahsettiğim yapması gereken işlerinin başına oturunca bende evimin en sevdiğim yerlerinden biri olan balkonuma kaçıyorum ve laptopumu kucağıma alıp buda rahipleri pozisyonunda yazılarımı yazıyorum.tabiiki bu süreç anlaşılmayan bir iki dersle ilgili soruyu açıklamak küçüğü wc ye götürmek ve evin babasına atınacak birşeyler hazırlamak için bölünse de genellikle başarıyla sonuçlanıyor.İşte yazıyı hazırlarkenki oturuş şeklim:))))
                           Buda laptopumun ekranındaki resim bir bayram ziyaretinde annemin evi.Sevdiğim insanları hep karşımda görmek beni mutlu ediyor.
                           Bilin bakalım bu resimde ben kimim?
                          Ben bu mimi çok sevdim sağolasın sevgili Nabrut.Şimdi ben diyorum ki bu mimi yapmak isteyen tüm blogger arkadaşlarıma yolluyorum.
sevgiyle kalın 

13 Nisan 2014 Pazar

BU PAZARIN OJESİ

       Pazar günü demek bizim evde haftaya hazırlık demek pazartesinin yemekleri yapılır,kızlar banyo yaptırılır,çamaşırlar yıkanır veeeeeee de tırnaklar ojelenir tabi sadece benimkiler, zaman zamanda küçüğün tırnakları ancak büyük kızım 6.sınıfa gittiği için ona yassah o ancak yazın oje sürebilir.:)))))
        Bu hafta Oriflameden bir renk seçtim (24673- silver) renk koyu olduğu için mi bilmem ama tek katta kapattı ve hızlı bir şekilde kurudu sonra renk gözüme çok sade geldi ve üstüne Essence nin color&go serisinden 103 space queen i sürdüm.İşte görseller:

2 Nisan 2014 Çarşamba

OTİZM'İ BİLİYOR MUSUNUZ?

             Bu yazıyı www.otizmdostlaridernegi.org sitesinden aldım.Ortak yayınmış ve Otizm konusunda farkındalığı artırmak adına paylaşmak istedim.

             YAŞAMA ORTAK PENCEREDEN BAKMAK
#otizmifarketyasamipaylas
#2NisanOtizmOrtakYayin
ORTAK YAYIN YAZISI – OTİZM DOSTLARI DERNEĞİ 2 Nisan 2014
Bugün, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü. 2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor. OTİZM, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor. Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğunu varsayıyoruz. Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz. Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken teşhis. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Annenin sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılabilir. Ve erken teşhis, otizmli çocuğun gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım.
Otizmin tedavisi var mı? Otizm, beş bilinmeyenli bir denklem gibi: Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde “henüz” mevcut değil! Otizm, toplumsal fark, ırk, dil, din gözetmiyor, çocuk yetiştirme biçiminizle veya sosyo-ekonomik koşullarınızla da ilgilenmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel koşulların – yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metaller, aşılarda bulunan bazı koruyucu maddeler vb.- otizmi tetiklediği düşünülüyor. Otizmde biyolojik tedaviler ile ilgili çalışmalar devam ederken, bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel özel eğitim. Doğal gelişim gösteren her çocuğun kendiliğinden öğrendiği her şeyi, otizmli bir çocuğa özel eğitim yardımı ile öğretmek zorundasınız. Bu durum bazen iğneyle kuyu kazmaya benzese bile, her otizmli çocuk kendine göre bir öğrenme biçimine sahip. Önemli olan, kapıyı açacak doğru anahtarı bulmak. Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor. Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark; erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları. Oysa yaşamsal gerçekler çok farklı. Otizmli/Aspergerli çocuk, genellikle bilgi eksikliğinden kaynaklanan dirençleri nedeniyle, okul yönetimleri, öğretmenler ve diğer veliler tarafından okulda “istenmeyen çocuk” ilan ediliyor. Kaynaştırma raporlarına rağmen, okul idareleri otizmli kaynaştırma öğrencisinin kaydını almak istemiyorlar. Oysa okul yaşamı esnasında yaşanan sorunların büyük bir kısmını hoşgörü, anlayış ve bilgi yetersizliğinin giderilmesi ile çözebiliriz, yeter ki toplum tarafından yaşamın her anında farklı gelişim gösteren bireylere dayatılan en büyük “engel” olan ayrımcılığı yok edelim! Otizmin oldukça karmaşık yapısı, otizmli bireyle birlikte ailesi başta olmak üzere yakın çevresindeki herkesi hayatın tüm evrelerinde etkiliyor.
Otizmli bir çocuğun ilerlemesinde en büyük sorumluluk ailelerde, en ağır yük de annelerin omzunda! Otizmden etkilenen bireyin ve ailesinin her şeyden önce yalnız ve ötelenmiş bir hayata mahkum edilmemesi için, özellikle doğal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerinin toplumsal yaşamı paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor.


Otizm Dostları Derneği ODDER, Türkiye’de ilk defa otizmli çocuk sahibi aileler ile doğal gelişim gösteren çocuk ailelerinin bir arada üretip, çalıştığı bir sivil toplum örgütü. Bütünleşik bir sosyal hayatı birlikte paylaşarak, ayrımcılıktan uzak yaşamak isteyen, dolayısıyla sadece kendi başına gelenlerle değil, sosyal yaşam içinde var olan haksızlıklarla da ilgilenen üyeleri ve gönüllü destekçileri ile ODDER, tüm çocukların birbirlerindeki farklılıklardan öğrenerek, anlayışla ve sevgiyle büyümesini sağlamak için çalışacak.
İstiyoruz ki, çocuklarımızı büyütürken karşılaştığımız sorunları paylaşarak, birbirimizden öğrenerek ve zorluklarda destek olarak ayrımcılığı engellemek için hep birlikte çalışalım. Lütfen, gündelik hayatın içinde karşılaştığınız ağlayan bir çocuğu yargılayıp, annesine laf etmeden önce bir an düşünün. Çocuğunuzun sınıfında otizmli bir çocuğun da olmasının, farklılıkları yaşayarak öğrenecek kendi çocuğunuza da faydası olacağını lütfen unutmayın.
Eğer siz de “bir küçücük merhaba’nın derin dostluk etkisini bilen yüreklere sahip çocuklar büyütmek istiyorum” diyorsanız, otizmli çocukların ve anne-babalarının seslerine kulak verin, sesimize ses katın, otizmin bilinirliği ve sorunların çözümü için gönüllü destek verin ki, çocuklarımız hep beraber büyüsün. Çünkü her çocuk farklılıkları ile yaşamda yer almayı hak eder! Nisan Dünya Otizm Farkındalık Ayı’nda yaşamı paylaşalım, çocuklarımızın geleceğini aydınlatalım!
OTİZM DOSTLARI DERNEĞİ -ODDER
E-posta: otizmdostlari@gmail.com
Facebook: www.facebook.com/groups/otizmdostlaridernegi/
Twitter: @OtizmDostlari
IG: @otizmdostlarıODDER
www.otizmdostlaridernegi.org
#otizmifarketyasamipaylas